Demir çelik sektöründe yükselen bir yıldız: YEŞİLYURT DEMİR ÇELİK
Yeşilyurt Demir Çelik Yönetim Kurulu Üyesi ve Onursal Başkanı Cemal Yeşilyurt ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Yeşilyurt Demir Çelik Yönetim Kurulu Üyesi ve Onursal Başkanı Cemal Yeşilyurt ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Küçük yaşlarda ticarete atılan ve mesleğine büyük bir aşkla bağlı olan Cemal Yeşilyurt, demir çelik sektörünün duayen isimlerinden biri… Cemal Bey için kariyerinin bu noktasına gelmek hiç de kolay olmamış. Babasının aldığı kamyonla iş hayatına başlayan ve bu sebeple okulundan ayrılan Yeşilyurt, para kazanma özlemini giderecek olmanın iştahı ve büyük bir hevesle çalışmaya başlamış. Yaz - kış, dağ - tepe demeden zamanın en zor şartlarına göğüs gererek büyük bir azimle çalışmış durmuş… O günleri şu sözleriyle özetliyor Cemal Bey; “Ticarette dürüstlüğün, çalışkanlığın ve müşteri münasebetlerinin önemini anladım ve bu şuurla hayata atıldım.”
Zaman içerisinde sektörü iyice tanıyan Yeşilyurt kardeşler daha sonra el ele vererek piyasada biz de varız diyor ve 1980 yılında bir aile şirketi olan Yeşilyurt Demir Çelik’in temellerini atıyorlar. Her geçen gün büyüyerek faaliyetlerini sürdüren firma, bugün sektörün önemli oyuncularından biri olarak başarının tesadüf olmadığını adeta ispatlıyor.
Öncelikle bizlere kendiniz ve Yeşilyurt Demir Çelik’in oluşum hikâyesinden hakkında bilgi verir misiniz?
Yeşilyurt Demir Çelik firmasında Kurucu Üye ve Onursal Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktayım. 1938 yılında Trabzon ilinin Of ilçesinde doğdum. İlk ve orta öğretimimi Of’da tamamladım. Liseyi okumam için babam beni Trabzon Lisesi’ne kayıt ettirdi. Orada bir yıl okudum. Ancak ben, babam ve abilerim gibi ticaret yapmak istiyordum. Zor olsa da babamın rızasını alarak okuldan ayrıldım. 1957’den 1959 yılına kadar babamın dükkânında çalışarak hem ona yardımcı oldum hem de ticaretin inceliklerini öğrendim. Bu dönem içerisinde ticarette dürüstlüğün, çalışkanlığın ve müşteri münasebetlerinin önemini anladım ve bu şuurla hayata atıldım.
Daha sonra abilerimin de iş hayatlarını devam ettirdikleri Karabük iline taşındım. Rahmetli babam devrin büyük tonajlı kamyonlarından abilerime alıp verdiği gibi bana da bir kamyon aldı ve beni yanına çağırarak; “Oğlum bu kamyonun ayda 5 bin lira kira ödeme kaydıyla birlikte 30 ay vadede benim paramı ödedikten sonra bu kamyon senin olacak” dedi. Artık hayalimdeki para kazanma özlemini giderecek olmanın iştahıyla çalışmaya başladım. Yaz - kış, dağ - tepe demeden zamanın en zor şartlarına göğüs gererek 30 ay sonra babama olan 150 bin lira borcumu ödedikten sonra sanki yeniden doğmuş gibi hayat basamaklarını çıkmaya başladım. Nakliyecilik döneminde demir taşıdığımız demir tüccarlarını ve inşaat sektörünü daha iyi tanıdık.
Belki de o vesileyle “Yeşilyurt Kardeşler” el ele vererek demir çelik piyasasına bizde varız dedik. İlk olarak 1980 yılında Karabük’te satın aldığımız haddehanemizde çalışmaya başladık. Zaman içinde her geçen gün mesleğimizde büyümeye başladık ve demir çelikle ilgili Karabük dışında başka bir bölgede sektörümüzde büyümeye karar verdik.
Belki de Karadeniz kültürüne çok bağlı olmamız bizleri yeni tesis için Samsun’a yönlendirdi. 1986 yılında Samsun’da yılda 500 bin ton yıllık kapasiteli yeni haddehanemizi kurduk. Zaman içinde sadece haddecilikle bu sektörde bu yarışın içinde olamayacağımız düşüncesiyle 1997 yılında önce 50 ton ark ocaklı çelikhanemizi kurduk. Kısa zaman içinde kapasite artımına giderek ocağı 100 tona çıkardık. O zaman ki imkânlarımız daha büyük çelikhane kurmaya müsaitti ancak bölgemizde satabileceğimiz en fazla inşaat demiri bu olabilir düşüncesiyle demir çelikte daha fazla büyümeye ara verdik.
Son yıllarda hurda fiyatlarında önemli bir düşüş izlenmezken cevher fiyatları büyük ölçüde geriledi. Cevher - hurda fiyatlarındaki dengesizliğin yanı sıra başta Ortadoğu olmak üzere Kuzey Afrika pazarlarında yaşanan siyasi ve ekonomik olumsuzluklar ve bu gelişmelere ek olarak bir de dolardaki aşırı yükseliş ve Euro - Dolar paritesindeki makas daralması hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu durum sektörü nasıl etkiledi?
Maalesef 2008 yılından sonra gerek hurda ve cevher fiyatlarında gerekse döviz paritelerdeki kısa vadeli iniş ve çıkışların aşırı olması yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda sektörün işini bayağı zorlaştırmıştır. Bu nedenle demir çelik sektörünün verilen emek ve yatırımlarının karşılığını alamamıştır. Demir çelik üreticilerini yukarıdaki fiyatların ucuz ya da pahalı olmasından ziyade piyasada fiyat istikrarının olmaması zor durumda bırakmıştır. Sektörü etkileyen asıl konu Türkiye’nin hurda bağımlılığı ve dünyanın global çelik fazlalığıdır.
Şöyle ki; dünya, ham çelik üretimini Türkiye’nin aksine ağırlıklı olarak entegre tesislerle gerçekleştirmiştir. 2015 yılında dünyadaki ham çelik istihsali 1,6 milyar ton seviyesindedir. Türkiye, üretiminin %70’ini ark ocakları vasıtasıyla hurdadan gerçekleştirirken, global çelik üretiminin %74’ü cevherden gerçekleşmiştir. Çelik üretim prosesinde Türkiye ile dünya arasındaki bu keskin fark, cevher / hurda fiyat dengesi konusunda Türkiye’yi maliyetler ve rekabet açısından çok hassas bir noktada tutmaktadır. Mamul maliyet parametrelerinin cevher lehine bağlı olarak değiştiği piyasa koşulları, Türk çelik üreticisi için sürdürülemez rekabete sebep olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda cevher fiyatlarındaki düşüşün, beraberinde hurda fiyatlarını da zaman zaman aşağıya çekmiş olmasına karşın, üretiminin %74’ünü cevherden gerçekleştiren dünya karşısında Türk çelik sanayisi ihracat pazarlarında ciddi hacim kaybı yaşamıştır. Aynı şekilde iç pazarda da maalesef durumun menfi etkisi bariz bir şekilde görülmüş ve net çelik ihracatçısı olan Türkiye, 2015 yılında net çelik ithalatçısı olan ülkeler listesine 14. sıradan girmiştir.
Önümüzdeki yıllarda sektörün kârlılığı ve büyümesi maalesef bizim dışımızda gelişecek parametrelere bağlıdır. Global ham çelik üretiminin yarısına yakınını gerçekleştiren Çin’deki kapasite kullanım oranları, Çin’in büyümesi, çelik ihracat politikaları sektöre şekil verecektir. 2016 yılında tespit edilen global çelik fazlalığı 700 milyon ton seviyelerindedir. Mamulü kıymetsizleştiren bu durum, global çelik piyasasının en kronik sorunu olarak kabul edilebilir. Çin’in devlet politikası olarak çelik üretiminde kısıntıya gitme kararı almış olması ve 2017 için buna uymayacak üreticilere ağır para cezalarının gündemde olduğunu belirtmesi sektör için olumlu bir parametredir.
Piyasalardaki rekabet ortamı hakkında neler düşünüyorsunuz? Özellikle uluslararası piyasalarda cevherden üretim yapan firmalarla nasıl rekabet ediyorsunuz? İç pazarda Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki tek üretici olmanız sizlere ne gibi avantajlar sağlıyor?
2016 yılının sektör açısından kötü olduğunu söyleyemeyiz. Ama iç piyasanın ve özellikle devlet yatırımlarının çok çok iyi olmasının sektörün 2016 yılının iyi geçmesine vesile olduğunu söyleyebiliriz.
Piyasalarda sürekli olarak inşaat sektöründe bir balon tanımı yapılıyor ve sektörde olası bir krizden söz ediliyor. Bu duruma katılıyor musunuz?
Yeşilyurt Demir Çelik’in bu bölgede tek olması bize herhangi bir avantaj sağlamamaktadır. Zira bölgenin yıllık inşaat demiri ihtiyacı yaklaşık 500 bin ton civarındadır. Hammadde girişlerinde 4 - 5 dolar gibi ve ihracat bölgelerine yine 5 dolar gibi nakliye fazlalığımızdan ötürü firmamızın ihracat yapmasını zorlaştırmaktadır. İnşaat sektörümüzün milli gelir içerisindeki payı geçtiğimiz yıl % 8’in üzerine çıkmıştır. Çok doğru bulmamakla beraber Türk ekonomisinin bel kemiği durumuna gelen bu sektörde bir gerileme yaşanması ülkemizin total ekonomi parametrelerini zafiyete düşürmektedir. Bu nedenle hükümetlerimizin inşaat sektörünün gerilemesine müsaade etmeyecek politikalar geliştireceği aşikârdır. Bu konuyu çelik sektörü açısından yakın gelecekte risk olarak görmemekteyiz.
Kısa ve uzun vadede hayata geçirmeyi planladığınız projelerinizi bizlerle paylaşır mısınız?
Yeşilyurt Grup olarak firmamız, her 3 - 4 yılda bir kendi ölçeğinde gerekli gördüğü dallarda yatırım yapmak zorundadır. Ancak biz yatırımlarımızı bir süredir ertelemekteyiz. Bunun başlıca iki sebebi vardır. Birincisi; büyük yatırımlar için liman ve denizi kullanmak zorunluluğudur. Çünkü 2 yıldan beri aramalarımıza rağmen yatırım yapmak için uygun bir arazi bulamadık. İkincisi ise global hareketlerin belirsizlik durumudur. Bu sebepler bizleri yatırım için ince hesaplar yapmak zorunda bırakmaktadır.
Cümlelerimi sonlandırırken son olarak şunları eklemek istiyorum; yeni kuşaklar artık sanayiciliği ve üretimi sevmiyorlar. Hep kısa yollardan para kazanmak istiyorlar. Devletimizden, bizim kuşaktan başlayarak; üretime gönül vermiş, millete ve hizmete gönül vermiş, sanayiciliğe gönül vermiş birkaç kalıntı kalmışken bizlerin sağlığında sanayicilere imkân tanımalarını istiyorum.
“Gelecek genç kuşaklara tavsiyem her şeyi hükümetlerden beklemeden devlet içinde bir birey olarak ülkemizi muhasır medeniyetlere ulaştırmak için var gücünüzle çalışmanızı, M. Kemal Atatürk’ ün sizlere emanet ettiği bu güzel ülkemizi daha iyi yarınlara taşımanızı istiyorum.”
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Demir Çelik Store. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.